Ehehheheeyooo Halloween kutlayacağız, sonunda göreceğim nasıl bir bayram olduğunu demiştim, Kanada'da süslemeler başlarken vardım ancak ekim ayında kalmadığım için görememiş, şansıma burada gözlemlerim demiştim ama meğersem Birleşik Krallık halkı Amerikalı ve Kanadalılar gibi çılgınca kutlamıyorlarmış. Evin önünde 3-5 balkabağı, tamam bitti. Çocuklar trick or treat yapıyorlar mı diye sordum Cathy'ye, fazla değil, evin girişindeki lambayı söndürünce kimse kapıyı çalmıyor, ben de söndüreceğim dedi. 😕
Piki, dedik yapacak bişey yok. Sadece çılgın gençlerin Avengers gibi giyinip şehir merkezindeki publara gittiğini gördüm. Değişik oluyor, otobüsten inen Captain America kostümlü erkekleri görmek 😉
Tek topladığım şeker bu kocaman marshmellow oldu.
Derste Gianpiero akşam pub'a gidelim mi diye sordu, kabul ettim. Erika da katılacağını söyledi. Erika aslında bizim kursta yaklaşık 2 ay kalacak ama sonrasında burada iş bulup çalışmayı planlıyor. İşte yaşadığınız ülke ne kadar güçlü olursa, diğer ülkelerde canınız ne isterse yapabiliyorsunuz. Aslen bankacı Erika. 28 yaşında, (buraya dikkat edelim) parasını biriktirip 2 yıl Edinburgh'ta kiralık bir ev/oda tutup kalmayı planlıyor. 28 yaşında bir insan evladı, 2 yıl boyunca kiraların yüksek olduğu Edinburgh'ta kalabilecek para biriktiriyor arkadaşlar!!! Ben bana yetecek mi diye poundu TL'ye çevirmekten imanım gevredi. Zaman geçtikçe cidden can sıkıcı bir hal almaya başladı bu kurlar. Bunun dışında, ben çalışmak istiyorum dediğinde Krallık, hay hay Japon vatandaşı, işte 2 yıllık çalışma vizen diye kadife tepside sunuyor. Ben 6 aylık vize almak için 155 dolar + tüm finansal kaynaklarımı sundum. Ve vize şartı, "gönüllü dahi olsa asla asla asla çalışmayacaksın!" oldu. İngiliz de benim ülkeme geldiğinde kapıda vize ile zırt diye giriyor benim ülke sınırlarıma. Zaten kim girmiyor ki, bırak İngiliz girsin aq!
Sakinim, sakinim... Evde David'e anlattım, The Old Bell Inn'e gideceğiz diye. David'in de arkadaşlarıyla buluştuğu yer burasıymış zaten. Çok güzel bir yerdir, güzel tercih yapmışsınız dedi. Cathy hemen sordu, kiminle gidiyorsun diye. Kurstan arkadaşım, İtalyan Gianpiero dedim. Ooooo, İtalyan erkekleri! diye bir nara attı Cathy.
Ah, dedim, yoo yoo. Çocuk 23 yaşında, pedo değilim ben 😀 Biriyle çıkmamı istiyorsanız bana yaşlı bir arkadaşınızı ayarlayın ki hemen ölsün dedim. Gülüyorlar 😊 Gülmeyin, ciddiyim 😎😎
The Old Bell Inn, bizim eve yaklaşık 4 durak mesafede. Hep gece gittiğimiz için gündüz fotosunu sitesinden arakladım.
Bu da geceki hali.
Edinburgh'ta gördüğüm en güzel şey, tek başınıza bir puba gittiğinizde kimsenin "aaa bu tek gelmiş, kesin aranıyor" diyerek sizi rahatsız etmesi gibi bir durum yok. İnsan gibi biranızı içip, cipsinizi yiyip evinize dönebiliyorsunuz, hem de korkmadan. İlk geldiğimde sokak lambalarının bizim ülkedeki gibi güçlü aydınlatmadığını görmüştüm ve bu beni biraz tedirgin etmişti. Ama baktım ki, karanlıktan zıplayıp sana tecavüz edecek zihniyette bozuk insan yok. Yürü be gülüm demiştim.
İçerisi dog friendly. zaten her yer öyle. Köpekle, kediyle yolculuk sanki çocuğunuzla yolculuk gibi karşılanıyor burada.
Yemeklerinin yanı sıra booool booool yerel ve ulusal bira var. Yemekleri de şehir merkezine oranla ucuz ve lezzetli.
Bu kadar reklam yeter sanırım. Üçümüz buluşup hayatlarımızı anlattık birbirimize. İngilizce ve arkadaşlık açısından çok verimli bir gece oldu kendi adıma. Dönüşü de Gianpiero ile birlikte yaptık. Benim evin 2 durak ilerisi de Gianpiero'nun evi. Eve giderken bana Erika'dan çok hoşlandığını, ona açılmak istediğini söyledi. İçimde geçen aslında:
"Ne? Sen 22 yaşındasın, Erika 28 yaşında. Burada sadece bir ay daha kalacaksın, peki ya sonra ne olacak? Hayatta ne istediğine dahi karar verememiş birisin, bak kız ne güzel çizmiş yolunu. 2 yıl burada kalıp sonrasında ülkesine dönecek. Ya sonra ne olacak? Hadi her şeye rağmen söyledin. Eee? Sonu yok ki?"
İşte bu tamamen Türk kafası. Ama aklımı toparladıktan sonra, bir İngiliz gibi düşünüp;
"Awww that’s sooo sweet. But listen, don’t worry too much about the relationship. If you make her laugh, make her feel comfortable, and show genuine interest, that’s what really matters. Just be yourself — that’s the most important thing you can do. 😄"
demek durumunda kaldım 😕
Yok yere umut verdik ya la!?




.jpeg)

0 yorum:
Yorum Gönder