9 Ekim - Dean Village Günü

 Bu sınıfımı sevemediğime kesin kanaat getirdim ve hoca ile değişim konusunu konuştum. Her cuma günü listeler oluşturulduğunu ve beni de değişim listesine ekleyeceğini bildirdi. İyi olacağına inanıyorum. Sınıfı sevmemiş olabilirim ama Sarah çok tatlı bir kadın, ayrıca kurstaki diğer hocalardan, eğitim materyallerinden ve dersin işleniş tarzından çok memnunum. Hep bir şeyler üretmeye yönelik, aktif katılımlı ve oyun dolu. Bir kreşte gibiyiz aslında. Ayrıca böyle manzaram var, sevilmez mi?

Dersten sonra ilk ciddi ziyaretimi yapmaya, Water of Leith'e gittim. Öncelikle şunu paylaşmak istiyorum, gelirken hava o kadar farklı değildi Ankara'ya göre ama burada nem çok olduğundan it gibi titretiyor. Bir de öyle bir rüzgar var ki, rüzgar geçirmez montum olmasa zatürre edecek insanı. Ben deli gibi giyinmişken İskoçlar hâlâ yazlık kıyafetle dolaşıyor. Anlatmaya gerek yok, görüyorsunuz!

Evet, şimdi gelelim Water of Leith'e. Zaten yolda yürürken güpgüzel binalar görüyoruz ama buranın farkı ne? Edinburgh geneli %95 güzelse burası %99 güzel. Şöyle, burası eskiden bir köymüş. Bol bol değirmenleri olan, Water of Leith'in kıyısında yer alan, uzun yıllar boyunca da yoksulluk ve sefaletle anılan bir köyken aslında adımınızı atınca sizin yoksulluk dediğinize biz güzel yaşam diyoruz denilebilir. İşte ispatı:

Sizin yoksulluğunuzu biz ekmek banıp yeriz.

 Saatlerimi harcadım bu manzara karşısında, her saniyesine değdi. Ardından su yolu boyunca yürüyerek Dean köprüsüne ve oradan da St. Bernard Well'e ulaştım, acıyan gözlerime bayram ettirdim.

St. Bernard Well

Dean Köprüsü

Sonra da The Dean Coffee'de kendime bir kahve ısmarladım. Mini minnacık kafeler var Edinburgh'ta, içerisi sadece müşterinin girip sipariş edebileceği genişlikte. Dışarıya da en fazla 2-3 masa koyuyorlar. Genelde take away yapmayı tercih ediyor insanlar. Ben yürümekten çok yorulduğum için biraz dinlenme amacıyla oturdum. Yanımda da doğum günü için buraya gelen bir İngiliz çift vardı, biraz onlarla sohbet ettim. İnsanlarla sohbet başlatmak ve devam ettirmek çok kolay. Kimse sana bu deli mi, manyak mı diye bakmadan kendini bırakıveriyor. 

Dean Village

 

Yapım yılı: 1605

Tesadüfen karşılaştım bu binayla. Aval aval bakarken gördüm yapım yılının 1605 olduğunu. Bu hayranlığımı akşam yemekte David‘le paylaştığında aslında eski binaların o kadar da güzel olmadığını (senin ağzın neler söylüyor?), bakım maliyetinin ve altından geçen insanların yaralanma şansının çok fazla olduğunu söyledi. Nasıl bir yaralanma olduğunu cidden merak ettim. O da şöyle söyledi: binalar o kadar eski ki artık taşları dökülüyor insanların üzerine.
  

Vay be…