Artık kursta ödevler artmaya başladı. Evde çözülmesi için verilen testlerin, okuma ödevlerinin yanı sıra artık sunumlar da hazırlamaya başladık. Bugün mesela Kathryn, derste herkesten kendi kültürüne özel bir kutlamayı anlatmamızı istedi. Ben, diş buğdayını seçtim.
Bu Hogwards Express Trenini de Gabby hepimize almış. Hemen çantama taktım.
Ders bittikten sonra, Gabrieli'nin son haftası olduğundan bir çay partisine katılmak istemişti. Aysha, Clarinda's Tea Room'u ayarladı bize. Dersi olduğundan onu biraz bekledikten sonra yürüyerek The Royal Mile sonundaki Canongate'e vardık. (The royal mile başlangıcı Edinburgh kalesi, bitişi Hollyrood Sarayı. Hatırlatayım.)
İçeriye girerken hiç tahmin edemeyeceğim güzellikte bir yerle karşılaştım, çünkü dışı böyleydi:
Ama içerisi! Don't judge a book by its cover demişler. Hadi göstereyim size de:
Danteller, minik objeler, mis gibi çay ve fırından yeni çıkmış çörek kokusu, mutlu insanların havaya yaydığı o pozitif enerji, alım gücü, ülkeye duyulan güven ve sevgi, herkes mutlu, herkes huzurlu...
Günlük ve taptazecik ürünlerin arasından ekşi düşkünlüğüm nedeniyle limonlu pasta ve darjeeling çayını seçtim.
Ortama hepimiz ayrı aşık olduk, sağa sola bakmaktan bir süre aramızda konuşmadık bile. Çaylarımızı içtik, çöreklerimizi yedik ve tabi her zamanki gibi önce benim tuvalete gitmem gerekti. Tuvalete girdikten sonra masaya gelip, kızlaaaar tuvalete mutlaka gidin ve telefonunuzu da yanınızda götürün dedim.
Yahu bunlar ne kadar güzel ayrıntılar 💗
Ama bu güzellik sadece kadınlar tuvaleti içinmiş. Gianpiero hayal kırıklığıyla döndü 😀
Hesabı ödemek için baya bir tartıştık ama hepimizden hatrı sayılır şekilde zengin olan Dubai'li Aysha, birlikte gittiğimiz her yerin hesabını ödemek konusunda bir misyon edindi. Bizi üzmemek için de mesela hesap 65 pound geldiyse 50'sini kendisi ödüyor, kalan parayı ve bahşişi biz aramızda paylaşarak ödüyoruz. Bence sorun yok. Benim hükümetim de onun hükümeti gibi hadi senin kurs ücretini (HEM DE YILLIK) ben ödüyorum, al bu 1000 pound da sana aylık harçlık dese, ben de herkesin hesabını öderim. Benimki, kurs ve barınma ücretini ben verdiğim gibi ben gittim diye maaşımı da vermiyor!
Neyse, dönelim konumuza. Oradan çıkınca gerçekten tam bir tesadüf eseri bu güzellikle karşılaştım:
10 saniye içerisinde yapılan bir zaman yolculuğu oldu hepimiz için. Burası White Horse Close'muş. Adını 18. yüzyılın sonlarında kapanmadan önce Edinburgh'un en bilinen hanlarından biri olan White Horse Inn'den almış. Binalar 1632 yılından kalma. Burada yaşadığınızı düşünsenize!
Peki close nedir? Edinburgh'un Old Town'ının hikayesini anlatmıştım. İngilizlerin akınından korkan ve asla kaleden ve güvenli duvarlarından dışarı adım atmayan bir şehirdi burası. Close'lar da Royal mile boyunca sıralanan evlerin zemin katlarından daracık girişleri olan ve ilerisinde avluya açılan, amacı dar geçitten düşman askeri geçerse avluda bekleyen askerlerin düşmanları kıyır kıyır öldürmesi hedeflenen stratejik bir yapılanma.
![]() |
| Dar derken cidden dar. Bir adam geçecek kadar. |
Çocuklar gibi şen bir günüm daha böyle sona erdi.
.webp)

.webp)
.webp)

.jpeg)
.jpeg)
.jpeg)
.jpeg)


0 yorum:
Yorum Gönder