Bugün yeni sınıfımla ilk dersimi yaptım. Çok şükür daha sakin, rekabetten uzak gençlerden oluşuyor. Çünkü amaçları üniversiteye gitmek değil. Böyle olunca ders daha keyifli, kimse kimsenin konuşurken üstüne çıkmıyor ya da kelime unutup hatırlamaya çalıştığında "üff, zamanımı çalıyorsun!" diye yargılayan gözlerle ve sabırsızca bakan kimse yok. Hocamız ise Kathryn, %100 İngiliz. İncecik, sakin, nazik bir hanımefendi. Sınıfımı da, hocamı da sevdim.
Dersten çıkıp, sandviçimi termosuna sıcak su koyup yaptığım çayla birlikte içtim. Her öğlen aynısı tekrarlanacak bunun, benim rutinim olacak bu. Yürüyerek Hard Rock Cafe'ye geldim. Niyetim arkadaşıma pin almaktı ancak biraz tuzlu geldi fiyatı (11 pound ne la?), herhalde başka bir zaman bulurum dedim ve yürümeye devam ettim. Bugün de şehrin kuzeyine doğru gidiyorum.
İşte burası da acaip ünlü, filmlere mekan olmuş The Dome.
.jpg) |
Bunu da |
Burası da new town’da çektiğim bir başka fotoğraf.
Şöyle anlatayım, old town şehrin tam ortasında. Etrafı surlarla çevrili olduğundan ve İngilizlerin istilalarından korktuklarından asla şehir dışına çıkamıyorlar. Nüfus da artınca çareyi evlerin üzerine kat çıkmakta buluyorlar. Asansörsüz evler 15 katlara kadar ulaşıyor ve artık üst katlarda yaşam da zorlaşıyor. Alt katlar da yorulmamaları için zenginlere ait olarak planlanmış. Ancak gel gör ki, ne kanalizasyon, ne de sıhhi yaşam o dönemlerde yok ve çamur, insan ve hayvan atıkları derken zenginlerimizin nazik burunları ve gözleri, bu kokuyu ve manzarayı artık kaldıramıyor. Zaten artık ülkeye saldırmasından korkulan İngiltere'yle de el ele göz göze, o zaman hadi bakalım şehrin dışına çıkıp zenginler için geniş bahçeli, güzel peyzajlı konutlar yapalım demişler ve "New Town"ı kurmuşlar. PSG caddesi bu iki mahalleyi ikiye bölen bir yapıda. Kuzey kısmı new, güney kısmı old olmuş.
İşte bu zenginlerin nasıl yaşadığını anlatan bir müze var, Georgian House diye. Evler, hangi dönemde hüküm süren iktidar zamanında yapıldıysa o dönem ile anılıyor, Victorian, Georgian, Edwardian diye. Victorian döneminde merdivenler yuvarlak ve merdivenlerin dönerek çıktığı alanın ortasında kocaman bir kubbe oluyor. Georgian döneminde ise kare çıkışlı merdivenler var.
Georgian House,
Charlotte Meydanında yer alan, 8 pound ücretle girebildiğiniz, içerisindeki tüm odaları gezebildiğiniz güzel ve öğretici bir mekan.
.jpeg) |
Kütüphane odası |
.jpeg) |
Misafir odası |
 |
Yatak odası |
.jpeg) |
Yemek odası |
.jpeg) |
Fasfakirlerin çalıştığı mutfak |
.jpeg) |
Mutfaktaki yemek takımları |
Her yerde olduğu gibi hayat zengine güzel. Günde 14 saat çalışan mutfak personeli evde durmadan davet veren zenginlerin isteklerini, şımarıklıklarını çekip duruyorlar. Değişen bir şey yok... Aslında güzel bir deneyim oldu benim için, bayağı bir şey öğrendim orada bulunan ve dönemin kıyafetlerini giyerek sanki evin hanımı gibi davranan gönüllülerle sohbet ettim. Tabi herkes zengin olamasa da zengini oynamak ister, hizmetçi rolünde kimse yoktu. Ha bir de 11 pounda hard Rock Cafe'de gördüğüm pinlerden daha güzellerini 3 adeti 5 pounda burada gördüm, aldım.
Dönüşte de
kloroformu bulan arkadaşın yaşadığı evi tesadüfen gördüm ve fotoğrafladım.
.jpeg) |
Tecavüzcü Coşkun bunu beğendi. |
Eve gitmek için başka bir hattın otobüsüne bindim, çünkü şehrin kuzeyi olduğundan başka bir hat geçiyordu. Yine güzel bir tesadüf eseri şu anki zenginlerin yaşadığı mahalleden geçmişim. O kadar param olsa, adı
Dick Place olan bir yerde şimdi oturur muyum, bilemedim 😌
Güzeller güzeli bir günüm daha akşam yemeğinde keyifli sohbetler, yemek sonrası yapılan ödevlerle bitti.
0 yorum:
Yorum Gönder