Eeveeeet, grubumuzu oluşturan, whatsapp grubumuzu kuran, ülkesinde polis olan, hayatı spor ve yeğenleri olan sevgili Gabby'i ülkesine dönmesi için sabah erkenden Waverley Train Station'dan Londra'ya uğurladık Gianpiero, Erika ve ben.
Ardından üçümüz ne yapsak diye düşünüp, listemde olan aslında hadi bir şans daha verelim şu modern sanata diyerek seçtiğimiz Scottish National Gallery of Modern Art'a gitmeye karar verdik. Princes Street üzerinden (Waverley Tren istasyonu da Princes Street üzerinde zaten) 13 numaralı hatta binerek 15 dakikalık bir yolculukla Galeriye vardık. Yolda giderken hepimizin dikkatini çeken bir bina vardı, hemen sizinle de paylaşıyorum:
![]()  | 
| Fettes Koleji | 
Bu kolejde çocuk okutmak güzel olsa gerek. 100 dönüm üzerine kurulmuş, birebir öğrenci desteği, kariyer koçluğu, okul maçları için seyahat, kampüs içinde doktor ve hemşire desteği, hafta sonu etkinlik programları dahil olan eğitim ücreti, 5-7 yaş için 5.000, 7-13 yaş için 8.500, 13-18 yaş için 15.150 pound. Bizim ülkemiz para birimine göre liseye giden çocuğunuz için 850.000 TL'ye karşılık geliyor. İyi bir özel okula göndermek istediğinizde de gözden çıkaracağınız miktar zaten bu kadar ama tabi eğer Edinburgh'ta yaşayan ve hukuk, mühendislik, finans sektöründe çalışan bir orta düzey yönetici iseniz çocuğunuzu bu koleje gönderirken sıkıntı çekmeyeceğiniz bir ücreti zaten kazanıyor olursunuz. 
 Durakta indikten sonra kısa bir yürüyüş ile sağa sola baka baka vardık galeriye. Daha girmeden çok güzel bir bahçe karşıladı bizi:
![]()  | 
| Scottish National Gallery of Modern Art | 
Modern Sanat Müzesinin binası eski ancak yeni bir müze. 6000'den fazla resim, heykel, enstalasyon, video çalışması, baskı ve çizimden oluşan bir koleksiyona sahip. Kübist resimler ve ekspresyonist ve modern İngiliz sanatı koleksiyonları da dahil olmak üzere, yirminci yüzyılın başlarından kalma Avrupa sanatı örnekleri yer alıyor. Erika ve ben artık bu işten keyif alacağız dedik, ne olursa olsun sonuna kadar içeride kalacağız. Bizim bu kararımız, Gianpiero'ya şu şekil yansıdı:
Yine de Glasgow'daki Modern sanat galerisine oranla daha ayakları yere basan eserler vardı.
Galeri'de yürürken çocuk odası gibi bir yere geldik, tam öyle ama tam öyle değil. Arada kalmış, hem çocuklar için boyama kitaplarının olduğu hem de büyüklerin boyama yapması için malzemelerin olduğu bir sanat odasına denk geldik. Hem biraz dinlenmek için hem de etkinlik yapmak için biraz kaldık ve boyama yaptık üçümüz. Bir panoya asmamızı talep ediyorlardı ve biz de muhteşem sanat eserlerimizi panoya yapıştırdık. 
Ardından tekrar bahçede biraz yürüyüş yaparak devamında hadi ne yapalım diye sordular. Dedim, Dean Village'i gördünüz mü diye. görmemişler. Otobüsle 11 dakika, yürüyerek 15 dakika olunca hadi yürüyelim dedik. Manzaramız güzel olduğu için konuşa konuşa vardık Dean Village'e.
İkisinin bolca fotoğrafını çektim, hafta sonu olduğu için birazcık kalabalıktı ama bizim için asla asla asla sorun olmaz böyle şeyler.
Kasım ayı olduğu için, uzun süre dışarıda kalınca artık elbette ki üşüyoruz. Erika, Princes Street'e yakın bir cadde olan George Street üzerinde daha önceden denediği ve bize tavsiye ettiği sıcak çikolata mağazasını önerdi. Yazmamın sebebi, fikir çok ilginçti ve beğendim. Çok niş bir tercih ile yola çıkmış firma, yalnızca sıcak/soğuk çikolata veriyor (milkshake ve mocha da eklemiş rezil!). Kakao çiftçileri ve çikolata üreticileriyle doğrudan çalışarak en iyi uygulamaları destekliyormuş, zaten kurucusu da sıklıkla Güney Amerika'daki tarım alanlarını ziyaret ederek yakaladıkları standarttan sapılmaması adına denetim yapıyormuş. 
Benim tercihim, %80 dark ve biraz acı tat ile hindistan cevizi sütü ile yumuşatmayı tercih ettim. Çok tatlı sevmediğim için kırmak adına deniz tuzu ve acıya düşkünlüğüm nedeniyle de acı biber eklettirdim. Gerçekten, arşa çıkan bir tadı vardı. Her tat birbirinden ayrı ama hep birlikte harika birliktelik oluşturmuştu.
Sipariş yöntemi de şöyle, öncelikle içeceğin sıcak mı soğuk mu, yoksa diğerleri mi ona karar veriyorsun. Milkshake ve mocha olayını red ediyorum 😀 
Ardından, %28'den %100'e kadar değişen oranlarda (28-35 arası white, 36-49 milk, 54-85 dark, 100 extra dark çikolata olarak geçiyor) kakaonu seçiyorsun. Her oranın karşısında menşe ülkesi ve kakaonun hangi tada sahip olduğu yazıyor. Kimi fındıklı, kimi karamelize, kimi pekmez, kimi meyveli, kimi vanilya vs vs. Oran ve tada karar verdikten sonra size baharatların ve sütlerin hangilerini eklemek istediğinizi soruyor. İşte kakao ile farklılaşan sistem baharatlarla ve sütlerle bambaşka bir boyuta varıyor. Yulaf, badem, soya, hindistan cevizi, fındık sütlerinin ve deniz tuzu, karabiber, pembe biber, kırmızı biber, sichuan biberi, acı biber, hindistan cevizi, zerdeçal, yıldız anason, kakule, tarçın, biberiye, nane, kekik, lavanta, portakal, limon, lime, zencefil, matcha, vanilya baharatlarının arasında kaybolup gidiyorsunuz. 
Kahvelerimiz bitmeye yakın gayda sesi duyduk ve hemen kendimizi dışarı attık. Bir anda küçük çaplı bir festivalin içinde bulmuştuk kendimizi.
Ne olduğuna dair en ufak fikrimiz yoktu ama biz çocuklar gibi şendik!
Üç ayrı grup sırasıyla eserlerini çaldılar.
Oradayken Alice katılmak istediğini söyledi bize. Alice de bizim kurstan, İtalyan gencecik bir kız. Babasının İtalya-Fransa sınırına yakın bir yerinde restoranı var ve orada garsonluk yapıyor. Bize St. James Square'da bulunan Lane7'a gitmemizi önerdi. Burası, daha önce bahsettiğim  AVM içerisinde bir oyun alanı. Bowling, dart, golf, çarpışan arabalar, karaoke, pin pon, curling, bilardo... Ne ararsanız bulabileceğiniz bir yer. Bilardo oynadık hep birlikte. Ancak ben yemek saat 18:00'de olduğu için aralarından erken ayrılmak zorunda kaldım ve güzeller güzeli bir günüm daha böyle bitti.


.jpeg)
.jpeg)



0 yorum:
Yorum Gönder