13 Aralık 2025 Cumartesi

13 Aralık - Edinburgh’da Herkes İçin Yer Var

13 Aralık 2025 Cumartesi

Yaklaşık 500.000 kişilik nüfusu olan Edinburgh'ta her canlı için yer var. Genel olarak Türk insanının aklında, yarımada insanlarının çok soğuk varlıklar oldukları düşünülür. 

Hayır! Onlar asla işlerinize burunlarını sokmazlar. Asla ne zaman evleneceksin, kilo mu aldın, sevgilin var mı gibi kaba saba, özel alanınıza giren tek bir soru sormazlar. Misafirlerini 10 çeşit yemeğe boğmazlar belki ama kişisel alan sınırı, toplumsal terbiye üst düzeydedir. Belki kendi toplumlarından veya dinlerinden veya ırklarından olanlara daha hoşgörülüdür diyebilirsiniz, onlar genelde siyasetçilerdir. Doğrudur, AB ülkesinde yaşayan beyaz ve hristiyan ırkı kayırabilirler ama onlar siyasetçi. Ahlakın olmadığı kesimden bahsediyoruz. Ama bizim konumuz, Edinburgh.

Edinburgh, tarihi sokaklarıyla dışarıdan bakıldığında biraz ciddi, biraz ağırbaşlı bir şehir gibi görünebilir. Ama içine adım attığınız anda bambaşka bir hava sarar etrafınızı. Çünkü Edinburgh, yaşayan her bireyin kendine ait bir alanı, bir söz hakkı ve bir güvenlik hissi olması gerektiğine inanan şehirlerden biridir. Yani burada gerçekten “herkes için yer vardır.”

Edinburgh’da çocuklar sadece şehrin küçük sakinleri değil; kent planının bir parçası olarak toplumda yer alır. Parklar, oyun alanları, müzelerdeki interaktif bölümler, aile dostu kafeler… Hepsi oldukça yaygın bu şehirde. National Museum of Scotland’daki çocuk galerileri, minik ziyaretçilerin hem eğlenip hem öğrenmesi için tasarlanmıştır mesela. Sadece müzeler değil, şehrin dört bir yanındaki community centre’lar çocukların sosyal etkinliklere katılmasını teşvik eder haldedir. Kütüphaneler de çocuk kitap kulüpleri ve “storytelling time” etkinlikleriyle sürekli dolup taşıyor burada. Edinburgh’da ebeveynler çocuklarıyla şehirde dolaşırken hiç zorluk çekmezler; kaldırımlar geniş, toplu taşıma uygun ve çoğu mekân bebek arabası dostudur. Çocuklara gösterilen bu saygı şehrin en sıcak taraflarından biri.

Edinburgh, üç büyük üniversiteye (University of Edinburgh, Heriot-Watt University, Edinburgh Napier University) ev sahipliği yaptığı için genç nüfusun enerjisiyle dolu. Öğrencilere saygı sadece “kampüs yaşamıyla” sınırlı değil; tüm şehir gençlerin varlığını kabul ediyor ve destekliyor. Kafeler, çalışma alanları ve kütüphaneler gençlerle dolu ve çoğu mekân öğrencilere indirimler sunuyor. Sanat, tiyatro ve müzik festivallerinde gençlerin üretimlerine özel alanlar ayrılıyor. Şehir içi ulaşımda öğrenciler için makul fiyatlı seçenekler var. En önemlisi de gençlerin kendilerini ifade etme hakkına duyulan saygı. Edinburgh, gençlerin fikirlerini, giyimini, duruşunu sorgulayan değil; onları olduğu gibi kabul eden bir yer.


Edinburgh’da yaşlıların toplumdaki rolü çok değerli görülüyor. Günlük hayatta bunu birçok yerde fark edebilirsiniz: Toplu taşımada yaşlılara yer verme sadece bir nezaket değil, neredeyse doğal bir refleks. Kütüphanelerde, community centre’larda ve belediye binalarında yaşlılara yönelik ücretsiz sosyal etkinlikler, kurslar ve toplantılar düzenleniyor. Şehrin pek çok noktasında “age-friendly” tabelaları var; bu mekânların erişilebilirlik standartlarını karşıladığını gösteriyor. Edinburgh’da yaşlı bireyler yalnız hissetmesin diye kurulan topluluklar, gönüllü grupları ve sosyal programlar, şehri daha dayanışmacı kılıyor.


Edinburgh'ta herkese yer var derken işkembedeb sallamadığımın bir diğer göstergesi de LGBT bireyler. LGBT bireyler, burada sadece “kabul edilen” değil, aynı zamanda görünür ve aktif bir topluluğun parçası. Şehirde her yıl düzenlenen Edinburgh Pride, binlerce kişinin katıldığı renkli bir festival. LGBT dostu mekânlar, özellikle Leith ve Old Town bölgelerinde oldukça yaygın. Üniversitelerden belediyeye kadar birçok kurum eşitlik politikalarını açık şekilde yürütüyor. En önemlisi ise şehirde güvenlik hissi çok yüksek. İnsanlar el ele yürürken, kimliklerini ifade ederken veya kendi tarzlarını yaşarken tedirginlik hissetmiyor. Bu, Avrupa’da her şehirde bulunmayan önemli bir özgürlük.

Edinburgh, dünyanın dört bir yanından gelen göçmenlerin kendine yeni bir hayat kurabildiği sıcak bir şehir. Burada göçmen olmak çoğu zaman bir “yabancılık” değil, büyük bir çeşitliliğin doğal parçası olarak görülüyor. Marketlerde farklı diller duyarsınız, kafelerde dünya mutfaklarını bulursunuz, üniversite çevrelerinde farklı kültürlerin özgürce kaynaştığına tanık olursunuz. Belediyenin dil destek programları, üniversitelerin kültürel entegrasyon etkinlikleri ve mahallelerdeki toplum merkezleri, yeni gelenlerin kendini yalnız hissetmesini engeller. Edinburgh’da göçmenler yalnızca “misafir” değil; şehrin dokusunu zenginleştiren sessiz kahramanlar olarak kabul edilir. Tabi eğer gerçekten ülkenin işine yarıyorsanız. AB'den çıkınca bu aşırı hümanist durumu çok şükür ki değiştirdiler.

Edinburgh’da hayvanlar gerçekten şehrin saygı gören sakinleri arasında. Köpekler parklarda özgürce koşar, kafelerin çoğu “dog-friendly” tabelalarıyla kapılarını onların pati izlerine açar. Şehirde sokak hayvanı görmek neredeyse imkânsızdır; hayvan refahı konusunda düzenlemeler ve denetimler oldukça güçlüdür. Holyrood Park’taki kuğulara, Arthur’s Seat eteklerindeki tilkilere ve Royal Botanic Garden’daki kedi ziyaretçilere saygıyla yaklaşılır. Sıklıkla toplu taşımalarda kedi, köpek ve insan birlikteliklerini görebilirsiniz. Veteriner hizmetleri yaygın, barınaklar ise eğitime, sahiplenmeye ve hayvanların mutluluğuna odaklanır. Kısacası Edinburgh’da hayvanlar yalnızca varlığı tolere edilen canlılar değil, hayatın doğal ve sevilen bir parçasıdır.

Bu şehirde herkesin yeri var da bir bana yer bulamadın EDINBURGH!

0 yorum:

 
◄Design by Pocket