31 Aralık 2014 Çarşamba

Mutlu Yıllar..

31 Aralık 2014 Çarşamba 4
Siz de önce gaza gelip sonra benim gibi erteleyenlerden misiniz? Yükselenim ikizler ya, korkunç bir maymunumsu iştah var bende. Binbir heves başlayıp sonra yüzüne bakmadığım öyle çok işim bulunmakta ki. Gerçekten çeki düzen vermem lazım kendime. 

Bu yüzden de, instagramda izlediğim fotografik hatıralar'ın tam da benlik olan yazısına denk geldim. Dilek defteri tutup gerçekleşmesini istediğim dileklerimi dediği gibi yazmaya başlayacağım. Dilek defteri gibi dursa da aslında benim için, "yapılacaklar listesi" gibi olacak. Mesela...


"İsveççeyi öğrenmek için çok hevesliyim. Bu dili öğrenmek için gerekli herşey bende var." derken aslında demek istediğim, "Öğren artık lan allahın salağı!"

"Etaminimi işledikten sonra masamda çok güzel duracağına eminim. Bitirmek için gerekli zamanım var." derken aslında demek istediğim, "Elinde kirlendi artık caaaanım masa örtüsü!

Sırf bunun için güzel bir defter aldım kendime. Hatta blog yazısında görüp beğendiğim taştan yapılma defter buldum aldım. Evet, ben ilk defa duydum, çok merak ettim. Daldım bi kırtasiyeye, kırtasiyedeki amca ile aramaya başladık defteri. Uygun kalem bulmakta biraz zorlandım açıkçası, yapraklarında pvc olduğu için kuşe kağıt gibi duruyor ve mürekkebi hemen emmiyor. Kalemle yazmak için defteri açtığımda amca da çok merak etmiş olacak ki, merakla ikimiz de sayfalarını elledik, biraz taciz ettik maalesef :)

Şimdi bu deftere yazıyorum işte. Umudumu, umduklarımı, dilediklerimi, şükürlerimi. Sadece olumlu şeyleri.


Yarım bıraktığım onca şeyin 2015'te tamamlanması dileğiyle,

2015 yılının hepimize insaflı davranması dileğiyle, 
2014'ü aratmaması dileğiyle,

Hepinize mutlu yıllar dilerim.




Foto

29 Aralık 2014 Pazartesi

Kitaplar, kitaplar, kitaplar

29 Aralık 2014 Pazartesi 12
Mustafa Sandal'ın bir şarkısı vardı,
"Yokluğunda çok kitap okudum..." diye. Sanırım Mustafa Sandala ait olan şarkılar içinde en çok sevdiğim mısra buydu.

Kitap okumak.. Bence insanın yaptığı en güzel ve özel eylemlerden birisi. Kendine katkısı olduğu kadar dolaylı olarak diğer insanlara da katkısı olan eylem. Neyse ya, sanırım makale yazmayı özlemişim. Çok bilimsel bir giriş oldu, değiştirmeliyim. :)

İşle ev arası mesafenin maaşallahlık olduğunu ve yolun 1 saat kadar sürdüğünü söylesem kitap okumanın benim için ne kadar elzem olduğunu tahmin etmek daha da kolaylaşır.

Yorgun olup olmamama göre haftada veya 10 günde bir kitap bitirdiğim düşünüldüğünde evde artık kitap konulacak yer neredeyse kalmadı. sahibinden.com'a deneme amaçlı 5-6 kitap koydum -güncel ve sürükleyici kitaplardı aslında, stephen king, tess gerritsen vs.- ve hepsine 5 lira fiyat biçtim fakat ne arayan ne de soran oldu. İş arkadaşlarıma vereyim okusunlar, başkalarına versinler dedim, 10 kişilik odada bir allahın kulu çıkmadı okuyan.(Buradan Kur'an-ı Kerim'in ilk emri olan "Oku!" emrine atıfta bulunmak istiyorum. Evet, kastedilen sıradan kitaplar değildi ama kendi kutsal kitabını okumayan insanlardan neler bekliyorum ben de!) Herkesin bahanesi hazır okumamak için. Halbuki karakterlerin 5 dakika boyunca bakıştığı dizileri izlemeseler gün içinde kitap okuyacak temiz iki saatleri olacak...

Neyse, yine her zamanki karakterimi gösterip içimdeki olanla kini kustuktan sonra asıl meseleye geleyim. Evdeki kitap sayısı çok fazla olmaya başladığı için e-kitap okuyucu almak istedim kendime. Ancak tablet fiyatı kadar fiyatlarının olduğunu gördüm. 300 TL'den başlıyor. Sanırım sadece e kitap okumak için işe yarayan bir aletin bu kadar pahalı olması kötü valla.

Demek ki bir süre daha haram bize. Bari gidip az daha yer açayım kitaplarıma..

26 Aralık 2014 Cuma

Evlat Edinme

26 Aralık 2014 Cuma 3
Hayır, insan evladı değil. 

İşyerimize terkedilme sonucu tesadüfen gelmiş, şöyle bir güzellik. Dünyanın gerçekten de en hoşgörülü, (patisine yanlışlıkla bastım mesela, çok hafif viykledi. İnsana bassam höh üstüme çıkaydın bari diyeceğine eminim.), beklentisi minimum (çok işim var diye iki hafta bebenizle ilgilenmeyin, bonzaiye başlar valla. Bizimkisi en fazla bir dakika yüzüme dahi bakmayıp sonra herşeyi unutuyor.), sabrı bol, duygulardan anlayan (canım çok sıkıldığında bir keresinde yanında ağlamıştım. Ben hayatım boyunca böyle bir çırpınma görmedim ağlamamam için. Yemeğini bıraktı ve benimle ilgilenmeye başladı, yüzünü yüzüme yaklaştırdı, baktı, başını omzuma koydu. Sarıldık. Sonra çok sevdiği oyun sopasını getirdi bana, oynayınca kafam dağılsın diye olduğunu düşünüyorum. Yanından ayrıldığımda çok daha mutluydum.) dünya tatlısı bir varlık. Yemeğimin yarısına, işte verdiğim tüm aralara, tüm mutluluğuma, annemin üşümemesi için ördüğü hırkalara, akşam hava soğuduğunda kulübesinden çıkmasa bari diye iç geçirmelerime sahip köpekcik.. 

İyi ki varsın dört ayaklı melek..


24 Aralık 2014 Çarşamba

Taşınmak

24 Aralık 2014 Çarşamba 9
İş yerimiz taşınacak. Bizde taşınma şöyle oluyor son 4-5 yılda;
Kurum kendine bir arsa bulur, bina yapılır, bu bina çok güzel olmuş derler ve bizden daha bir üst Kurum o binaya geçer.
Kurum o arsadan biraz daha ileride bir arsa daha bulur, bina yapılır, bu bina çok güzel olmuş derler ve bizden daha bir üst Kurum o binaya geçer.
Yine bizim Kurum biraz daha ileride bir arsa daha bulur, bina yapılır, bu bina çok güzel olmuş derler ve bizden daha bir üst Kurum o binaya geçer.

Bizim binaya yerleşecek olan Kurum ile papaz olunur tabi bu arada. Adamlar bizi atmaya falan çalışırlar.

Artık güç bela bir bina daha bulunur. Ancak bu sefer de bizim çalışacağımız binanın yerleşimi bize sormadan yapılır. Yerleşim planı bizim sisteme uymaz, servisler bölünecek mi, bölünenler nerelere yerleştirilecek, "olur mu öyle şey ya, servisin biri anyada, biri konyada" diye söyleniriz de söyleniriz.

1200 kişinin çalışması planlanan binanın 120 kişilik otoparkı olduğu öğrenilir. Yer zaten kör itin öldüğü yer, ulaşım zor, önünden dolmuş/otobüs geçmez, mesai 8'de başlıyor, (kim icat ettiyse bu saatte başlamayı a.q onun) servis yok, haşaaa olur mu, plaketten dahi tasarruf ediyoruz şu dönemde, servis de nee?!

Yemekhaneyi alt kata tıkmaya çalışırlar... Yemek buharı artık o lüks semtin lüks binasında ne güzel kokar da kokar...

Zihinsel paçozluğumuzu her yere yaymadan içimiz rahat etmiyoruz yani. Dur bakalım yeni günler neler getirecek bize..


18 Aralık 2014 Perşembe

Mutsuz insan yazar

18 Aralık 2014 Perşembe 8
Mutsuz insan yazar...

İlginçtir ki, 2007 yılında mutluluktan açtığım bloğum bana bir süre sonra mutsuzluk vermeye başladığı için gına geldiği bir anda -son yıllarda yazmasam da- 7 yılı bir anda silip attım.

Bir daha yazmam desem de ilk satırda da belirttiğim gibi bu sefer mutsuzluktan yazıyorum. İçimi ulu orta herkese dökmediğim için, şişmektense satırlara dökeyim iltihaplarımı istedim. Beni tanımayanlar okusun. Çünkü etraftaki insanlar mutsuzluktan mutlu oluyor, ama burayı okuyanlar daha insanca davranıyor.

Çünkü okuyan insandan zarar gelmez.
Yazan insandan da. 


 
◄Design by Pocket