Edinburgh'ta zamanı hızla tüketirken tükenen bir başka şey de gezilecek yerlerdi. Yarınlar yokmuşcasına gezdiğim için gezilecek yerler giderek azalıyor ve ödevler de yarınlar yokmuşcasına artıyor. Bir sonraki seviye tespit sınavında üst kura geçme hedefim olduğundan Kathryn bana daha fazla ödev vermeye başladı bu nedenden ötürü.
İnanılmaz huzurlu bir kütüphanesi, yüksek tavanları nedeniyle asla boğmayan bir mimarisi olduğundan kursun içinden çıkmak istemiyorum. Hem St. Andrew Square Garden'a bakan penceresi hem de hemen karşıda Costa Caffee olduğundan müthiş bir ders çalışma ortamı var burada.
Ders sonrasında, önce Victoria Street'e uğrayıp Gianpiero'nun vedası için hediye aldım. Ben bunca zaman oradan bişey almayın dedim, dediğimi yapın ama yaptığımı yapmayın. Çünkü istediğim tarzda hediyeyi çoğu dükkanda bulamayıp son yer olan Victoria Street'te buldum.
Saat 16:00'ya doğru Aysha'nın kaldığı öğrenci yurduna doğru gitmek için yola çıktım. Bizim kursumuza çok yakın bir yerde, Elliot House'da kalıyor. Dil okullarına gelen öğrencilerin iki seçeneği var, aile yanı veya yurt. Aile yanında kalırsanız kahvaltı ve akşam yemeği ücreti alıyorlar ve aileler tamamen sizin şansınıza göre çıkıyor. Benim şansıma ailem gerçekten bana sıcak bir yuva verdi ama mesela Gabrieli hiç memnun değildi, soğuk evden ve akşam yemeği olarak haşlanmış patatesten kıza gına gelmişti.
Yurtta kalınca da tüm yemek, çamaşır ve temizlik sorumluluğu öğrenciye ait. Ve aile yanına oranla daha fazla ücret ödeniyor. Aysha'nın kaldığı yurt da bizim ülkedeki özel yurtlar gibi? Ya da daha iyisi. Siz karar verin.
Erken geldiğimiz için herkes toparlanana kadar bilardo, board game ne varsa hepsini sırayla oynadık. Aysha sağ olsun, 6 kişilik gruba 16 kişilik yemek ısmarlamış. Gladyatör filmi eşliğinde patlayana kadar yemeklerimizi yedik. İyi bir misafir olduğumuzdan içine ettiğimiz sinema salonunu elektrik süpürgesiyle temizledikten sonra mutlu mesup evlerimize dağıldık.




.jpeg)

0 yorum:
Yorum Gönder