20 Ekim 2025 Pazartesi

20 Ekim - Stockbridge Market, Circus Lane

20 Ekim 2025 Pazartesi 0

 Bugün burada inanılmaz rüzgar var. Bere takmama rağmen örgülerin içinden geçecek kadar işini iyi yapıyor rüzgar. 

Hava durumunu da verdiysek sırada bugün yaptıklarım: Pazar günü Stockbridge semtinde köylü pazarı kuruluyor. Bildiğimiz pazar mantığında ama çok daha küçük ve çeşitli sıcak yiyecekler, sanat eserleri, el sanatları, ekmek, kek, et, balık, sebze, meyve, peynir, şarküteri, tatlılar, çaylar, kahve, zeytinler, salatalar, reçeller, makarnalar, hazır yemekler ve daha birçok lezzet yer alıyor. Aynı pazar, Grassmarket'te ve Leith'te cumartesileri kuruluyor.



Benim fikrim, gezin ama almayın. Çünkü pahalı. 


Ama bunu Edinburgh yerel pazarından senin için aldım demek istiyorsanız, ben ne karışabilirim ki?

Burada övülen bir de İspanyolların Paella'sı vardı. İspanyolların elinden yiyeyim madem diyerek geldim bugün buraya.


Vegan 9, tavuk 10, deniz mahsullü 12 pounddu ve ben iflah olmaz bir fakir olduğum için veganı tercih ettim.

Vegan Paella. Aşırdım yine

Arkadaşlar, size değil, kendime söylüyorum. Lütfen yanlış anlamayın. Kızım bak. Sen bir Türk'sün. Dünyanın en güzel mutfağına sahip bir ülkeden geliyorsun. Elin palella, paella diye inim inim inlediği şey senin sebzeli bulgur pilavına eş. Ha tek farkı, yanına çeyrek dilim limon ve aioli sos olması. O da var elimizde zaten, sarımsaklı mayonez. Fantazi arama kızım!!

Artık almış bulunduk ve ilk kaşıktan sonra tepkim de "la bu zebzeli bulgur ya la!" oldu en kibar İç Anadolulu halimle. İlk defa aradığımı bulamadığım bir yer oldu Stockbridge Market. Ama semt güzel, ona bişey diyemem.

İşim bitti hemen, zaten de acaip rüzgar var, yönümü oraya yakın olan Circus Lane'e çevirdim. Şöyle söyleyebilirim, bazı yerlerin güzelliğini fotoğraflar anlatamıyor.


 Tüm evlerin yüksekliği aynı, sıralı ve camlarının önleri çiçeklerle süslü, kapılar rengarenk.


Hepi topu 15-20 dakika harcanır burada, çünkü küçücük bir sokak. Ancak fotoğraf çekmek için saatlerce kalabilirsiniz. Ah, bir de gerçekten ünlü bir yer olduğundan sessiz saatleri sabah erkenden olacak. Ben pazar günü 15:00 gibi gittiğim için insansız anları yakalamam baya zor olmuştu. 

Eğer yolunuz düşerse Dean Village'e yakın bir yer, iki güzelliği bir arada görebilirsiniz.


Burayı gezerken keşke birisi pencere açsa da evin içini görsem diye düşünüp durmuştum. Cidden buralarda kimler yaşıyor, hangi sevgili kul, bilmiyorum.



Şu güzelliğe bakar mısınız??

Bir de, buraya yakın bir cafe var, Lannan Bakery diye. İnanılmaz ehli keyf bir yer. Sabahın erken saatlerinde önünde kuyruk oluşuyor, bitti mi yenisi gelmiyor, biterse erkenden kapatıyor. Benim yolum düşmedi, sizin düşerse tatlılarını çok sevmişler, benim yerime de yiyin.

TripAdvisordan arakladım bunu da

Artık soğuktan burnum düşmeden eve dönmem gerekiyordu. Stockbridge semtini illa ki tavaf ettikten sonra döndüm sıcacık yuvama.


19 Ekim 2025 Pazar

19 Ekim - Royal Botanic Garden, Inverleith Bahçeleri, Granton

19 Ekim 2025 Pazar 0

 Her ne kadar sıcak, samimi ve hoş sohbet olmaya çalışsam da Cathy ile aramızdaki buzları bir türlü eritemiyorum. Türkiye'den gelirken hediye olarak nazar boncuğu ev süsü, kızı Claire için (şimdi sevgilisi ve kızı ile birlikte başka bir evde yaşıyorlar ancak ben gitmeden önce gelen bilgi formunda güncelleme yapmadıkları için Claire sanki oradaymış gibi ona da hediye almıştım) kolye, Türk kahvesi, cezve, kahve fincanı takımı, lokum götürmüştüm. Biz kahve içmeyiz deyip kahveyi atmıştı, kolyeyi de tarzım değil ama teşekkürler diye bir kenara bırakmıştı. 

Tabi bununla da bitmedi, asla ama asla kendimin aldığı sandviç malzemelerini buzdolabına koyamıyor, buzdolabından alamıyor, koymak ve almak için Cathy'nin gelmesini bekliyorduk. Yemekte 2 Suudi öğrenciyle göz teması kurarak konuşuyor, benimle asla uzun sohbetler etmiyordu. Ben yalnızca David ile rahatça konuşabiliyordum. Doğum günü 15 ekimdi, aldığım hediye, doğum günü kutlaması, her akşam üstü eve geldiğimde baktığı afacan çocukların onu canından bezdirdiğini ve yorgun olduğunu gördüğüm için her seferinde sorduğum yardımcı olmamı ister misin soruları, bırak da bu akşam bari bulaşığı ben yıkayayım diye tekliflerim hep red ediliyordu. 

Belki, diyordum, o kadar uzun süredir bu işi yapıyorlardı ki, mutlaka zaman içerinden türlü olumsuzluklarla karşılaşmışlardır, belki de bu kuralları bir kere esnetmeleri daha sonra toparlamalarını zorlaştırıyordur. Ama ben de çocuk değildim ki, bu kurallar özellikle 18-20'li yaşlardaki gençler için geçerli olabilirdi ancak ben gayet olgun bir yaştaydım ve her şey hakkında izin almayı bırak, bari biraz daha sohbet et yavrum ya. Sonuçta hebele hübele İngilizcesi yok bende, ben konuşuyorum. Yok anam, aşamadım...

İşte yine böyle bir güne uyandım derken, sabah kahvaltıda sadece David'in olduğu görünce sevindim. Bana ekstradan bir yumurta daha verdi sabah kahvaltım için. Bir de pastırma 😀 Bir an sanki fakir bir köleyim de sahibim beni ödüllendirmiş gibi oldu ama belki de olmadı, durum cidden öyle gibi duruyor. Eski şarkılardan, çocukluk hayatından konuştuk kahvaltı boyunca. 5 kardeşin en küçüğü David olduğu için, anne-babasına sesini duyurmak adına hep bağırdığını, sesinin de ölçüsünün asla kalmadığını, artık hep yüksek volümle konuştuğunu anlattı bana. İşte böyle olun, canımı yiyin... Her fırsatta onlara diyorum, yaşlarınız benim anne-babama çok yakın, sizi Edinburgh'taki ailem olarak görüyorum diye.

Neyse, bu kadar iç dökme yeter efem. Bugünkü istikametimiz boşuna cennet demediğim Edi'nin bir başka cennet köşesine, Royal Botanic Garden'a gidiyoruz.


1670 yılında tıbbi bitkiler yetiştirmek için bahçe olarak başlayan bu güzellik zaman içinde İskoçya bölgesinde her biri kendine ait özel koleksiyonu olan 4 farklı botanik bahçesine evrilmiş. Zaman içersinde Edi'nin çeşitli bölgelerine taşınan botanik bahçesi 1900'lere gelirken şu an bulunduğu yere gelmiş artık. 


70 dönümlük bir alana yayılan bahçeye giriş ücretsiz. İçerisinde Rock Garden, the Alpine Houses, the Woodland Garden, the Pond, the Arboretum, the Chinese Hillside, Rhododendron Collection, Scottish Native Plants Collection şeklinde birbirinden farklı kompozisyonda bölümleri yer almakta.


Hem yürüyüş yolları olan hem de ailenizle vakit geçireceğiniz, yılın belli dönemlerinde belli atraksiyonlara da ev sahipliği yapan bir bahçe burası. Edi rüzgarlı bir şehir, burası da kıyı şeridine bir tık yakın olduğundan çok rüzgarlı havalarda ağaçların devrilme riski olduğunda bahçe kapatılıyor.


Çeşit türlü kuşlar, sincaplar da var bitkilerin yanı sıra. Edi her türden yaşayan varlığı kucaklayan bir şehir. 


Ben de bulduğum her banka oturdum, her yerin fotoğrafını çektim, insan olduğumu ve yaşadığımı anladım.


Galiba böyle bir bahçeyi gezmek için sonbahar en uygun mevsim. O renk geçişleri, serin ve berrak hava... Ya yemin ederim adamlar cennette yaşıyorlar. Hiç yurt dışına çıkmayan birisi için bizimkine cennet vatan demek çok kolay. Esas cennet burası bana göre. Cahilliğin, sefaletin içinden gelerek aydınlanmayı yaşayan, ben aydınlanıyorum evet ama sadece benimle olmaz, tüm ulusun aydınlanması gerekiyor diyerek kendi aydınlanmasını yaratan bir ulustan bahsediyoruz.


 Ve bu duygularını asla kaybetmiyorlar. Hâlâ göğüslerini gere gere İskoç etekleriyle dolaşan çok sayıda erkek var. Biz yerel kıyafet olgumuzu çoktan yitirdik mesela. Kimseyi folklorik kıyafetleriyle gün içerisinde dolaşırken görmüyoruz ama burada bolca var. Ve başta garipsesem de sonradan o kadar gözüm alıştı ki...


Herhalde 1000 tane foto çekmişim, çünkü çok büyük bir alan.  Bence hak ediyor...


İnsanın da, hayvanın da, bitkinin de şanslısı var. Bir bizdeki yaşam kalitesine bakın bile demiyorum, en azından öldürme/tecavüz etme/yakma olayları yok. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler ne hali varsa ona göre güzelce, birbirine ilişmeden yaşıyor işte. İstenilince nasıl oluyormuş??


Ha bir de, şunu da söylemek istiyorum. Buraya gelirken botlarımı temizlemeyi unutmuşum. Hava ve yağmur o kadar temiz ki, yağan yağmurdan botlarım yeni cilalanmış gibi gıcır gıcır oldu. yağan yağmur evlerin camlarını ve arabalarını kirletmiyor. İçme suyu gibi tertemiz olduğundan sessiz sedasız buharlaşıp gidiyor.


Bu fotoğrafı da çiçekleri çok seven, her hafta kendine yeni çiçek alan Cathy ile aramda neden oluştuğunu bilmediğim buzları eritmek amacıyla saksı çiçeği (aldıktan sonra evin herhangi bir yerinde göremedim) aldığım cafede çekmiştim.


Botanik bahçesinin yanında, sanki yanında kocaman ağaçlarla örülü yer yokmuş gibi bir de Inverleith Park var, gelmişken orayı da göreyim demiştim. Ne yürüme azmi varmış bende ya Rab! İnsanlar mangal yakmıyor efendiler! Bu alanda mangal yakan tek bir insan yok!

Eve döndük mü? Yoooo! Zaten bilet hakkım sınısız, o parayı çıkarcam ben kardiş. O nedenle, hattın gittiği yere kadar gideyim bakalım ne görcem dedim. İşte bu güzelliği gördüm:

Granton

Bu evlerin karşısında deniz var! İnsan burada ölürse ayıp eder, gerçekten.


Tabi ben yine soğuk üfff diye botlarımı, beremi, atkımı çekmişken benim İskoçlarım denize giriyor 🥶

Bu da Lothian otobüsü. Elektrikli, sessiz, iki katlı (hepsi değil, tek katlıları da var), size doğru saygıdan eğilen otobüsleri.


Sol taraftaki yuvarlak şey kredi kartı okuyucusu, yanında daha yukarıda bir bölme var, orası da ridacard için. Tam çekememişim ama, olduğu kadar.


Molly panterini severken ben...


 

18 Ekim 2025 Cumartesi

18 Ekim - Ocean Terminal, The Royal Yacht Britannia, Tram Yolculuğu

18 Ekim 2025 Cumartesi 0

 Artık hafta içi sabahları programım belli: Sabah 08:30-12:00 arası o çok sevdiğim hocam ile birlikte BM sınıfı gibi sınıfımızda ders, ardından hemen bir sandviç atıştırması ve ver elini yeni bir yer, eve dönüş, ödevlerin yapılması, aile ile konuşma, yemek, ödevlere devam, İngilizce (altyazısız) bir film/dizi, kapanış.

Ders bitiminde bugün ilk defa trama bineceğim için nasıl binmem gerektiğini öncelikle keşfetmem gerekiyordu. Daha önce bahsettiğim ridacard ile Edinburgh içerisindeki tüm toplu taşımalara sınırsız biniş hakkım var ancak tram için binmeden önce (yaklaşık bir 10 dk önce) okutmanız gereken kiosklar bulunuyor. Ridacard'ınızı okuttuktan sonra binebilirsiniz.  Binip içeride okuturum derseniz, yapmayın, cezası 10 pound. Ya ben turistim, bilmiyordum diye bir durum yok. Pembe, gri, beyaz renkli bir alete biniş öncesi okutmanız gerekiyor.

İşte böyle

Bindikten sonra ver elini New Haven durağındaki Ocean Terminal AVM. Bu bölge Edinburgh'un deniz kenarında yer alıyor ve benim buraya esas gidiş amacım "The Royal Yacht Britannia"yı görmek. AVM'nin içinden yata direkt geçiş bulunmakta ancak 21 pound vermek bana pek akıl karı gelmediği için, içine internetten bakıp,

Internetten arakladım

Dışına da mis gibi temiz havada uzun uzun bakıp,


Tertemiz deniz havasını ciğerlerime çektim. David'e göre kesinlikle görülmesi gereken bir yerdi ancak bu 21 pound benim 1 haftalık yemek parama denk geliyor açıkçası. Önümde de uzun bir zaman var ve ne olur ne olmaz diye bıraktım içine girme işini. Bu yat, kraliyet ailesine ait ve 1954-1997 yılları arasında hizmet vermiş. O kadar eski binalar var ki, o nedenle 65 yıllık yatı görmek bana pek çekici gelmedi.   

Aslında AVM içine girmek gibi bir niyetim yoktu, çünkü AVM AVM'dir ve ülkeden ülkeye de farklılığı yoktur bana göre. Ama çok su tüketen biriyim demiştim, tuvalet ihtiyacım had safhada ve yatı dışarıdan görme işim bitince hemen AVM'ye girdim, orada çok tatlı bir minik müze gördüm.

1900'lü yıllarda Edi'de günlük hayat


Senin benim gibi insanların evlerinde kullandıkları ev eşyaları, kıyafetler, bilgisayarlar, mutfak eşyaları, kitaplar, oyuncaklar...


Kısaca hayata dair her malzemenin yer aldığı küçük ama çok sevimli bir müzeydi bu.


İçime sindire sindire dolaştım müzeyi. Eve dönmeden önce de hadi bunu da yapmadım demeyeyim dedim. Açtım google'ı, o bölgede en iyi oy alan kafe hangisiyse gideceğim dedim. Şansıma çok yakında 4,8 puan almış The Irısh Dude Coffee and Food çıktı, Yine her zamanki gibi 2-3 masanın bulunduğu tatlı mı tatlı bir yer. Bir Americano, bir de imza tostlarından olan jalapeno biberli, kızarmış peynirli bir tost yedim. İmza olmayı hak etmişti damak tadıma göre. Hatta bu tost kendisinin de favorisiymiş.

The Irısh Dude Coffee and Food

Dünya güzeli şehirde cennetten çıkma bir günüm daha böyle güzel bitti.


  

17 Ekim 2025 Cuma

17 Ekim - Union Of Genius, Victoria Street, St Giles Cathedral, Royal Mile

17 Ekim 2025 Cuma 0

 Uyuyup kendimi güzelce toparladım ve yine attım kendimi ders sonrası yollara. Ama önce (ehehehe) Kathyrn, yani hocamız derse geç kalmamızı asla istemediği için ben de bugün bir tık geç kalınca, kurstan uzağa bırakan otobüse bindim (8 numara). Kestirme olsun diye St James Quarter denilen ve şehrin merkezindeki bir tanecik, biricik, tekcik avm'nin içinden geçmem gerekiyor ama tersim, sağım, solum döndü ve hangi kata çıkacağımı, ne tarafa gideceğimi şaşırdım. Oynat bakalım, nasıl şaşırmışım?


AVM'den içeri girince ilk sağa dönmeyi akıl etmişim çok şükür...

Ama yanlış katta inince PSG'nın taa bambaşka tarafına çıkmışım. Farkedip geri dönüyorum. Çünkü benim kursumla PSG arasında koca bir parsel var. Yürünecek gibi değil, hele de geç kaldıysam.


Kalp çarpıntısı eşliğinde çok şükür doğru yolu buluyorum. Bu videoyu da sağını solunu her zaman karıştıran biri olduğum için elimde nereye döndüğüme, hangi kattan indiğime dair bir ispat olsun diye çekmiştim. Kafaya bak...

Hâlâ ufak bir kırgınlık olduğu için ders çıkışında hemen Union of Geniusa gidip bir çorba ile midemi cilalıyorum.

Suyundan bol malzemesi olan sebze çorbası

Oradan rotamı gece gördüğüm Victoria Street'e gündüz gözü görüp aşık olmak için yeniden gidiyorum. Havalar soğudukça ve günler kısaldıkça turist sayısı azalıyor...


Buraya kadar okuduysanız şunu diyeyim, bu caddeden alış veriş yapılmaz, çünkü çok pahalı. PSG üzerindeki yerlerden de ne şal ne de bere vs alınır çünkü hepsi ilk yıkamada dağılacak kalitesizlikte. Ne mi alınır? Beni okumaya devam et 💥 


Videoda gri arabanın ilerisinde gördüğünüz kalabalık, Harry Potter evrenini gerçek hayatla buluşturan sihir dükkanı kalabalığı. Dükkanların hepsi küçücük olduğu için belirli sayıda kişi alıyorlar, çıkan sayısı kadar müşteri içeri girebiliyor. 

Oradan da ver elini St. Giles Katedrali.

Saygılar...

1148 yılında yapımına başlanmış bu devasa yapının. Bizim ülkede 1100'lü yıllardan kalan ne var? İyi ki Bizans eserlerine dokunmamışlar da azıcık yüzümüz ağarıyor.

Bu da yakından

İsim babası St. Giles, cüzzamlıların koruyucu azizi. 7. yüzyılda yaşamış. Kilise yüzyıllar boyunca bir çok tarikata ev sahipliği yapmış. (some middle age problems)

Vitraylara bayılıyorum.

İnsanların barınma probleminin çok yoğun olduğu dönemlerde genişletme çabaları da siyasal hristiyanlık olsa gerek.

Baksana, kaç ev sığardı buraya






Sizden bağış yapmanız bekleniyor ancak umursamayın, ücretsiz gezebilirsiniz.

St. Giles Royal Mile üzerinde olduğu için, katedralden çıkıp yol boyu kısa bir yürüyüş yapıyorum.

Bakın, sokaklar gerçekten boş..

Cennetten bir köşe olan bu şehirde bir günüm daha mutlu mutlu bitiyor.

16 Ekim 2025 Perşembe

16 Ekim - Ve sonunda hastayım...

16 Ekim 2025 Perşembe 0

 Gözlerim derken bedenim de hasta oldu ve ben evdeki kreşe rağmen ilacımı aldım, vurup kafayı yattım. Fakat, evdekilere Türkiye'den getirdiğim baklava yufkasında kıymalı börek söz verdiğim için saat 16 gibi aşağı inip onlara börek yaptım. Buradaki etler helal kesim olmadığı için inanılmaz kan kokuyor, ne kadar baharat eklerseniz ekleyin o ağır koku bir türlü gitmiyor. Kıymayı bildiğiniz foşur foşur yıkadım da öyle kanını akıttım. 

Çok güzel oldu, afiyetle yedik hepimiz.

 
◄Design by Pocket